2 Mayıs 2012 Çarşamba
8 Nisan 2012 Pazar
<< VÜCUDUMUZ BİLMECESİNİ ÇÖZELİM>>
DESTEK VE HAREKET SİSTEMİ
İNSANDA İSKELET SİSTEMİ
İnsanda iç iskelet kemikten yapılmıştır. İskelet oluşturan
kemikle yapısal olarak üç kısımda incelenir.
1.Uzun Kemikler: Kol ve bacaklarda bulunur. İki ucu şişkin silindirik kemiklerdir. Kemiğin boyuna uzamasını baş kısmı ile gövdesi arasında bulunan kıkırdak doku sağlar. Bir süre sonra kemikleşir. Bundan sonra kemiğin uzaması eklem kıkırdağı tarafından devam ettirilir. En dışta enine büyümeyi ve onarılmayı sağlayan kemik zarı (periost) vardır. Baş kısmında dışta ince tabaka halinde sıkı kemik dokusu ortada süngerimsi kemik doku bulunur. Gövde kısmı tamamen sıkı kemik dokudan yapılmıştır. Ortadaki boşluğu sarı kemik iliği doldurur. Süngerimsi kemik dokuda ise kırmızı kemik iliği bulunur
2.Yassı Kemikler: Kalınlığı eni ve boyundan az olan kemiklerdir. Göğüs, kafatası, kürek ve kaburga kemikleridir. Kemik zarı altında sıkı kemik dokusu ve bunun ortasında süngerimi kemik doku yer alır. Kırmızı kemik iliği ile doludur. Sarı kemik iliğinin yer aldığı bir kanal yoktur.
3.Kısa Kemikler: Eni, boyu ve kalınlığı eşit olan kemiklerdir. Omurga ile el ayak bileklerinde bulunur. Dıştaki kemik zarının altında sıkı kemik, ortasında ise süngerimsi kemik bulunur. Süngerimsi kemiğin içinde ise kırmızı kemik iliği vardır.
İNSAN İSKELETİNİN KISIMLARI
207 kemikten oluşan insan iskeleti baş, gövde, üyeler olmak üzere üç kısımda incelenir
1.Baş İskeleti: Beyin, beyincik ve sinir merkezlerini içinde bulundurur. Kafatası ve yüz iskeleti olarak iki kısımda incelenir.
a)Kafatası İskeleti: Alın(1), yan kafa (2), ard kafa(1), şakak(2), temel(1) ve kalbur(1) kemiklerinden oluşur. Oynamaz eklemlerle birbirlerine bağlanırlar. Beyin ve beyinciği tamamen kapatarak korurlar. Yalnız omurilik ve sinirlerin giriş çıkışlarını sağlayan delikler vardır.
b)Yüz İskeleti: Tırnakçık(2), elmacık(2), burun(2), sapan(1), boynuzcuk(2), üst çene(2), damak(2), alt çene(1) kemiklerinden oluşur. Oynamaz eklemlerle birbirine bağlanmıştır. Sadece alt çene kemiği yarı oynar eklemlerle şakak kemiğine bağlıdır.
2.Gövde İskeleti: Sinir sistemi ve iç organları korur. Vücudu dik tutar. Gövdeyi oluşturan kemikler, omurga, kaburga, göğüs, omuz ve kalça kemiklerinden oluşmuştur. Omurga, boyundan kuyruk sokumuna kadar uzanan 33 omurun üst üste gelmesi ile oluşmuştur. Her omurda iki yan çıkıntı, bir dikensi çıkıntı, omur cismi, omur deliği, omur yayları ve eklem çıkıntıları vardır. Üst üste gelen omurlar kıkırdak disklerle birbirine bağlanarak omurgayı oluştururlar. Omurlar üst üste geldiğinde omur delikleri birleşerek omurga kanalını oluştururlar. Omurga kanalını omurilik doldurur. Omurga ortalama 75 cm uzunluğunda, dirençli ve bükülgen, uzun, ‘S’ şeklinde bir kemik dizisidir. Omurga bütünüyle ekle alındığında dört eğrilik göze çarpar: Öne doğru dışbükey boyun eğriliği; öne doğru içbükey sırt eğriliği(kifoz); öne doğru dışbükey bel eğriliği (lordoz); öne doğru içbükey sağrı eğriliği. Omurga beş bölgeye ayrılır:
1. Boyun (7)
2. Sırt (12)
3. Bel (5)
4. Sağrı (5)
5. Kuyruk sokumu (4)
Boyun bölgesinin birinci kemiğine atlas kemiği, ikinci kemiğine ise eksen kemiği denir.İç içe geçmişlerdir. Boyunun sağa sola dönmesini sağlarlar. Sırt bölgesi 12 omurdan oluşur. Kaburgalar bir uçları ile sırt omuruna bağlanırlar. Bel bölgesi 5 omurdan oluşur. Vücudun hiçbir kısmıyla bağlantılı olmadığı için kolaylıkla hareket edebilir. Sağrı bölgesi 5 omurdan oluşur. İnsanın dik durması ve yürümesinde etkili olan bölgedir. Kuyruk sokumu 4 omurdan oluşmuştur. Bu omurlar birleşerek tek omur halini almıştır.
Göğüs kemiği vücudun göğüs bölgesinde yer alan üst kısmı geniş, alta doğru sivrilen yassı bir kemiktir. Vücudun göğüs kısmında yer alan 15-20 cm boyundaki bu kemiğe göğüs kemiği denir. Sap, gövde ve hançerimsi çıkıntı olmak üzere üç kısımdan oluşmuştur.
Üzerinde enine ibikler ve kas-bağ bağlantı yerleri bulunur. On iki çift olan kaburgaların ilk yedi çifti göğüs kemiğine, sekiz, dokuz ve onuncu çiftler ise yedinci kaburgaya bağlıdır. Son iki kaburganın uçları serbesttir. Yüzücü kaburgalar denir.
Omuz kemerleri önde köprücük (2), arkada kürek (2) kemiğinden oluşur. Kalça kemeri kalça, oturga ve çatı kemiklerinden oluşur. Kalça kemikleri birbirleriyle ve sağrı bölgesi kemikleriyle birleşerek leğen denilen yapıyı oluşturur. Leğen gövdeye bağlanarak karın bölgesindeki iç organlara alttan desteklik sağlar.
3.Üye İskeleti: Kol ve bacak kemiklerinden meydana gelmiştir. Kas sistemi ile birlikte çalışırlar. Otuz bir kolda, otuz bir bacakta olmak üzere yüz yirmi kemikten oluşur.
a)Kol Kemikleri: Pazı(1), ön kol(1), dirsek(1), bilek(9), tarak(5), parmak(14)
b)Bacak Kemikleri: Uyluk(1), dizkapağı(1), kaval(1), baldır(1), bilek(7), tarak(5), parmak(14)
1.Uzun Kemikler: Kol ve bacaklarda bulunur. İki ucu şişkin silindirik kemiklerdir. Kemiğin boyuna uzamasını baş kısmı ile gövdesi arasında bulunan kıkırdak doku sağlar. Bir süre sonra kemikleşir. Bundan sonra kemiğin uzaması eklem kıkırdağı tarafından devam ettirilir. En dışta enine büyümeyi ve onarılmayı sağlayan kemik zarı (periost) vardır. Baş kısmında dışta ince tabaka halinde sıkı kemik dokusu ortada süngerimsi kemik doku bulunur. Gövde kısmı tamamen sıkı kemik dokudan yapılmıştır. Ortadaki boşluğu sarı kemik iliği doldurur. Süngerimsi kemik dokuda ise kırmızı kemik iliği bulunur
2.Yassı Kemikler: Kalınlığı eni ve boyundan az olan kemiklerdir. Göğüs, kafatası, kürek ve kaburga kemikleridir. Kemik zarı altında sıkı kemik dokusu ve bunun ortasında süngerimi kemik doku yer alır. Kırmızı kemik iliği ile doludur. Sarı kemik iliğinin yer aldığı bir kanal yoktur.
3.Kısa Kemikler: Eni, boyu ve kalınlığı eşit olan kemiklerdir. Omurga ile el ayak bileklerinde bulunur. Dıştaki kemik zarının altında sıkı kemik, ortasında ise süngerimsi kemik bulunur. Süngerimsi kemiğin içinde ise kırmızı kemik iliği vardır.
İNSAN İSKELETİNİN KISIMLARI
207 kemikten oluşan insan iskeleti baş, gövde, üyeler olmak üzere üç kısımda incelenir
1.Baş İskeleti: Beyin, beyincik ve sinir merkezlerini içinde bulundurur. Kafatası ve yüz iskeleti olarak iki kısımda incelenir.
a)Kafatası İskeleti: Alın(1), yan kafa (2), ard kafa(1), şakak(2), temel(1) ve kalbur(1) kemiklerinden oluşur. Oynamaz eklemlerle birbirlerine bağlanırlar. Beyin ve beyinciği tamamen kapatarak korurlar. Yalnız omurilik ve sinirlerin giriş çıkışlarını sağlayan delikler vardır.
b)Yüz İskeleti: Tırnakçık(2), elmacık(2), burun(2), sapan(1), boynuzcuk(2), üst çene(2), damak(2), alt çene(1) kemiklerinden oluşur. Oynamaz eklemlerle birbirine bağlanmıştır. Sadece alt çene kemiği yarı oynar eklemlerle şakak kemiğine bağlıdır.
2.Gövde İskeleti: Sinir sistemi ve iç organları korur. Vücudu dik tutar. Gövdeyi oluşturan kemikler, omurga, kaburga, göğüs, omuz ve kalça kemiklerinden oluşmuştur. Omurga, boyundan kuyruk sokumuna kadar uzanan 33 omurun üst üste gelmesi ile oluşmuştur. Her omurda iki yan çıkıntı, bir dikensi çıkıntı, omur cismi, omur deliği, omur yayları ve eklem çıkıntıları vardır. Üst üste gelen omurlar kıkırdak disklerle birbirine bağlanarak omurgayı oluştururlar. Omurlar üst üste geldiğinde omur delikleri birleşerek omurga kanalını oluştururlar. Omurga kanalını omurilik doldurur. Omurga ortalama 75 cm uzunluğunda, dirençli ve bükülgen, uzun, ‘S’ şeklinde bir kemik dizisidir. Omurga bütünüyle ekle alındığında dört eğrilik göze çarpar: Öne doğru dışbükey boyun eğriliği; öne doğru içbükey sırt eğriliği(kifoz); öne doğru dışbükey bel eğriliği (lordoz); öne doğru içbükey sağrı eğriliği. Omurga beş bölgeye ayrılır:
1. Boyun (7)
2. Sırt (12)
3. Bel (5)
4. Sağrı (5)
5. Kuyruk sokumu (4)
Boyun bölgesinin birinci kemiğine atlas kemiği, ikinci kemiğine ise eksen kemiği denir.İç içe geçmişlerdir. Boyunun sağa sola dönmesini sağlarlar. Sırt bölgesi 12 omurdan oluşur. Kaburgalar bir uçları ile sırt omuruna bağlanırlar. Bel bölgesi 5 omurdan oluşur. Vücudun hiçbir kısmıyla bağlantılı olmadığı için kolaylıkla hareket edebilir. Sağrı bölgesi 5 omurdan oluşur. İnsanın dik durması ve yürümesinde etkili olan bölgedir. Kuyruk sokumu 4 omurdan oluşmuştur. Bu omurlar birleşerek tek omur halini almıştır.
Göğüs kemiği vücudun göğüs bölgesinde yer alan üst kısmı geniş, alta doğru sivrilen yassı bir kemiktir. Vücudun göğüs kısmında yer alan 15-20 cm boyundaki bu kemiğe göğüs kemiği denir. Sap, gövde ve hançerimsi çıkıntı olmak üzere üç kısımdan oluşmuştur.
Üzerinde enine ibikler ve kas-bağ bağlantı yerleri bulunur. On iki çift olan kaburgaların ilk yedi çifti göğüs kemiğine, sekiz, dokuz ve onuncu çiftler ise yedinci kaburgaya bağlıdır. Son iki kaburganın uçları serbesttir. Yüzücü kaburgalar denir.
Omuz kemerleri önde köprücük (2), arkada kürek (2) kemiğinden oluşur. Kalça kemeri kalça, oturga ve çatı kemiklerinden oluşur. Kalça kemikleri birbirleriyle ve sağrı bölgesi kemikleriyle birleşerek leğen denilen yapıyı oluşturur. Leğen gövdeye bağlanarak karın bölgesindeki iç organlara alttan desteklik sağlar.
3.Üye İskeleti: Kol ve bacak kemiklerinden meydana gelmiştir. Kas sistemi ile birlikte çalışırlar. Otuz bir kolda, otuz bir bacakta olmak üzere yüz yirmi kemikten oluşur.
a)Kol Kemikleri: Pazı(1), ön kol(1), dirsek(1), bilek(9), tarak(5), parmak(14)
b)Bacak Kemikleri: Uyluk(1), dizkapağı(1), kaval(1), baldır(1), bilek(7), tarak(5), parmak(14)
İki kemiğin birleştiği yerde bulunurlar. İçerdikleri eklem
sıvısı miktarı hareket yeteneklerini belirler. Buna göre üç gruba ayrılırlar
1.Hareketli Eklemler: Kol ve bacaklarda bulunurlar. Ortak bir kapsülle çevrilmişlerdir. Kapsülle eklem arasındaki boşluk eklem boşluğudur. Kemikler arasındaki boşluklar kiriş bağları denilen doku ile doludur. Eklem bölgesinin iç yüzeyinde bağ doku ve epitel dokudan oluşan sinovial zar bulunur. Bu zar yumurta akı gibi bir salgı oluşturur. Bu salgı eklem uçlarını kaygan halde bulunmasını sağlar. Eklem yüzleri eklem kıkırdağı ile örtülüdür. Bu bağlar ekleme sağlamlık ve hareket kolaylığı sağlar. Ayrıca kemikler arasında bağ dokudan meydana gelen eklem bağları da bulunur. Bu tür eklemlerde eklem sıvısı çok fazladır.
2.Hareketsiz Eklemler: Kemikler testere dişi gibi girinti ve çıkıntılarla birbirine bağlanmıştır. Tamamen hareketsizdirler. Kafatası kemiklerinde görülür. Kemikler arasında eklem sıvısı bulunmaz.
1.Hareketli Eklemler: Kol ve bacaklarda bulunurlar. Ortak bir kapsülle çevrilmişlerdir. Kapsülle eklem arasındaki boşluk eklem boşluğudur. Kemikler arasındaki boşluklar kiriş bağları denilen doku ile doludur. Eklem bölgesinin iç yüzeyinde bağ doku ve epitel dokudan oluşan sinovial zar bulunur. Bu zar yumurta akı gibi bir salgı oluşturur. Bu salgı eklem uçlarını kaygan halde bulunmasını sağlar. Eklem yüzleri eklem kıkırdağı ile örtülüdür. Bu bağlar ekleme sağlamlık ve hareket kolaylığı sağlar. Ayrıca kemikler arasında bağ dokudan meydana gelen eklem bağları da bulunur. Bu tür eklemlerde eklem sıvısı çok fazladır.
2.Hareketsiz Eklemler: Kemikler testere dişi gibi girinti ve çıkıntılarla birbirine bağlanmıştır. Tamamen hareketsizdirler. Kafatası kemiklerinde görülür. Kemikler arasında eklem sıvısı bulunmaz.
3.Az Hareketli
Eklemler: Omurgada olduğu gibi kemiklerin kısıtlı hareket etmesini sağlayan
kemiklerdir. Omurlar arasındaki kıkırdak dokunun esnekliğine bağlı olarak
kısıtlı hareket ederler. Eklem sıvısı azdır.
İSKELET SİSTEMİNİN
(KEMİKLERİN) GÖREVLERİ
1- Vücuda şekil verir.
2- Vücudun dik durmasını sağlar.
3- Kaslarla birlikte vücudun hareket etmesini sağlar.
4- İç organları dış etkilere karşı korur.
5- Kan hücrelerini (alyuvarlar, akyuvarlar, kan pulcukları) üretir.
6- Madensel tuzları (mineralleri) (kalsiyum, magnezyum ve fosfor gibi) depolar.
7- Kasların ve organları vücutta tutunmasını sağlar (onlara tutunma yüzeyi oluşturur).
1- Vücuda şekil verir.
2- Vücudun dik durmasını sağlar.
3- Kaslarla birlikte vücudun hareket etmesini sağlar.
4- İç organları dış etkilere karşı korur.
5- Kan hücrelerini (alyuvarlar, akyuvarlar, kan pulcukları) üretir.
6- Madensel tuzları (mineralleri) (kalsiyum, magnezyum ve fosfor gibi) depolar.
7- Kasların ve organları vücutta tutunmasını sağlar (onlara tutunma yüzeyi oluşturur).
İskelet sistemindeki kemiklerin üzerini örten, iç organların yapısına katılarak vücudun ve iç organların hareket etmesini sağlayan kasların oluşturduğu sisteme kas sistemi denir.
a) Kasların Yapısı :
Kaslar, kas hücrelerinden oluşur. Kas hücreleri kasılıp gevşeme özelliğine sahip olduğu için kaslar da kasılıp gevşeme özelliğine sahiptir. Kasların en önemli görevi vücudun ve iç organların hareket etmesini sağlamaktır. Vücuttaki hareketlerin tamamı kasların kasılıp gevşeme özelliği sayesinde yapılır. (Göz bebeğinin büyüyüp küçülmesi, kılların dikleşmesi, kalp, mide ve bağırsak gibi organların boşluklardaki madde akışı, kasların kasılması ile sağlanır).
Kaslar, kas teli veya lif denilen uzun, ince, ipliksi (iplik şeklindeki) yapılardan oluşur. Kas tellerinin oluşturduğu topluluğa kas demeti denir. Kasların kemiklere bağlandığı yere de tendon veya kiriş denir.
Kasların içinde sinirler (sinir uçları) bulunur. Kaslar beynin (veya omurilik soğanının) sinirlerle gönderdiği emre göre kasılıp gevşeyerek kemiklerin yani vücudun (ve iç organları) hareket etmesini sağlarlar.
b) Kas Çeşitleri :
Kaslar özelliklerine, vücutta bulundukları yere ve çalışma şekillerine göre düz (beyaz) kas, çizgili (kırmızı) kas ve kalp kası olarak üç çeşittir.
1- Çizgili (Kırmızı) Kaslar :
İskelet sistemindeki kemiklerin üzerini örten (kemikleri saran) ve vücudun hareket etmesini sağlayan kaslara çizgili (kırmızı) kaslar veya iskelet kasları denir.
Çizgili kaslar;
• Bizim isteğimizle çalışırlar (istemli kaslardır).
• Hızlı çalışıp çabuk yorulurlar.
• Güçlü kasılıp gevşerler ve çok enerji harcarlar.
• Hücreleri uzun, silindir şekilli ve kırmızı renklidir.
• Boyun, kol, bacak, el, ayak, parmak, göz kapağı kasları çizgili kaslardır.
• Enine bantlaşma görülür.
2- Düz (Beyaz) Kaslar :
İç organların yapısında bulunan ve iç organların çalışmasını sağlayan kaslara düz (beyaz) kaslar denir. (Kanın damarlarda pompalanmasını, doğum sırasında rahmin kasılmasını sağlarlar).
Düz kaslar;
• Bizim isteğimiz dışı çalışırlar (istemsiz kaslardır).
• Yavaş ve uzun süre yorulmadan çalışırlar.
• Zayıf kasılıp gevşerler ve az enerji harcarlar.
• Hücreleri uzun, ince, iplik (iğ) şekilli ve beyaz renklidir.
• Mide, bağırsak, yemek borusu, böbrek, akciğer, damarlar gibi iç organlarda düz kaslar bulunur. (Midenin besinleri öğütmesi, doğum sırasında rahmin genişlemesi).
• Enine bantlaşma görülmez.
3- Kalp Kası :
Kalbin yapısında bulunan ve kalbin çalışmasını yani kasılıp gevşemesini sağlayan kasa kalp kası denir.
Kalp kası;
• Yapısı çizgili kasa, çalışması da düz kasa benzer.
• Bizim isteğimiz dışı çalışırlar (istemsiz kaslardır).
• Ömür boyu yorulmadan belli bir ritme göre (ritmik) çalışırlar.
• Güçlü kasılıp gevşerler ve hızlı çalışırlar.
NOT :
1- Kasılan kas kısalır, kalınlaşır, sertleşir, şişer
ve enerji harcar.Gevşeyen kas incelir, uzar, yumuşar ve enerji harcar.
2- Kaslar sadece kemiği değil deriyi de hareket ettirebilir. Göz kapakları, dudak ve yüzün hareket etmesini de kaslar sağlar.
Destek ve hareket sisteminin sağlığının korunması için;
1- Dengeli beslenilmelidir.
2- İskelet ve kasların gelişmesi için yaşa uygun spor yapılmalıdır.
3- Kemiklerin ve dişlerin gelişmesi için kalsiyum ve fosfor içeren (et, süt, yumurta ve peynir gibi) besinlerle birlikte D vitamini alınmalıdır. (D vitamini eksikliğinde çocuklarda raşitizm, büyüklerde osteomalizi denilen kemik erimesi hastalığı oluşur).
4- Kemiklerin gelişmesi için yeterince (D vitamininin görev yapabilmesi için) güneş ışığı alınmalıdır.
5- Sivri burunlu, dar ve yüksek topuklu ayakkabılar giyilmemelidir.
6- Ağır yük taşınmamalıdır.
7- Aşırı kilolardan ve spordan kaçınılmalıdır. (Kemiklerde şekil bozukluğu oluşur).
8- Duruş ve oturuş biçimlerin dikkat edilmelidir. (Sandalyeye dik oturulmalıdır, kambur durulmamalıdır). (Kemiklerde şekil bozukluğu oluşur).
9- Dik yürünmelidir.
10- Yük taşınırken veya kaldırılırken dengeli (iki elle) tutulmalıdır. (Çanta tek omuzda taşınmamalıdır, yükler dizleri bükmeden kaldırılmamalıdır). (Kemiklerde şekil bozukluğu oluşur).
11- Kasların güçlenmesi için protein içeren besinler alınmalıdır.
12- Kırık, çıkık ve burkulmalarda (çıkıkçıya ve kırıkçıya değil) doktora gidilmelidir.
Üniteyle ilgili eşleştirme etkinliği için tıklayınız.
Üniteyle ilgili doğru-yanlış etkinliği için tıklayınız.
Üniteyle ilgili bulmaca çözmek için tıklayınız.
Üniteyle ilgili test çözmek için tıklayınız.
SOLUK ALIP VERME
Solunum Sistemi :
Canlılar yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilmek için enerjiye ihtiyaç duyarlar. İhtiyaç duyulan bu enerji besinlerden karşılanır. Hücre içerisinde besinlerden enerjinin üretilebilmesi için, besinlerin oksijen ile parçalanması gerekir.
Hücre içerisinde besin maddelerinin oksijen gazı kullanılarak parçalanması ve enerji üretilmesine solunum denir. Solunum için besin ve oksijen gereklidir ve solunum sonucu ise hücrelerde su, karbondioksit gazı ve enerji açığa çıkar. Solunum sonucu üretilen enerji yaşamsal faaliyetlerde kullanılırken su ve karbondioksit gazı ise hücre dışına atılır.
Hücre içerisindeki solunum olayı için gerekli olan oksijen gazının havadan (dışarıdan) alınarak kana verilmesini, kandaki karbondioksit gazının alınarak havaya (dışarıya) atılmasını sağlayan (organlardan oluşan) sisteme solunum sistemi denir.
Solunum sistemini oluşturan organlara solunum sistemi organları denir. İnsanlarda solunum sistemi organları sırayla; burun, yutak, gırtlak, soluk borusu, bronş, bronşçuk ve akciğerlerdir.
Solunum sistemi ile dışarıdan alınan havadaki oksijen gazını kana veren, kandaki karbondioksit gazını alarak solunum sistemine ileten organa solunumun temel organı denir. İnsanlarda solunumu temel organı akciğerlerdir.
İnsanlarda diyafram kası, göğüs kasları ve kaburgalar solunum sistemine yardımcı olan yapılardır.
Solunum sistemi soluk (nefes) alma ve verme olayları sayesinde çalışır. Solunum için gerekli oksijen gazının havadan alınarak kana verilmesine soluk (nefes) alma, kandaki karbondioksit gazının alınarak dışarı atılmasına soluk (nefes) verme denir. (Solunum ve soluk alıp verme olayları aynı kavramlar değildir. Solunum hücre içi solunum olayı, soluk alıp verme hücre dışı solunum olayıdır).
- Solunum Sisteminin Çalışması :
Solunum sistemi soluk (nefes) alıp verme olayları sayesinde çalışır.
a) Soluk (Nefes) Alma :
Soluk alma sırasında diyafram kası kasılır (düzleşir), kaburga kasları kasılır. Böylece göğüs boşluğu genişler, akciğerlerin basıncı azalır, akciğerlere hava dolar ve akciğerlerin hacmi artar.
Soluk alma sırasında; burundan alınan hava ısıtılır, nemlendirilir, temizlenir ve yutak ile gırtlağa, gırtlaktan da soluk borusuna gelir. Soluk borusuna gelen hava yine ısıtılır, nemlendirilir ve havadaki toz ve mikroplar tutularak balgam ile dışarı atılır. Hava soluk borusundan bronşlara, bronşlardan bronşçuklara, bronşçuklardan da alveollere gelir ve alveollere dolar. Alveollerdeki havada bulunan oksijen gazı (difüzyon yolu ile) kılcal kan damarlarına, kılcal kan damarlarındaki (kirli kandaki) karbondioksit gazı da (difüzyon yolu ile) alveollere geçer.
Temizlenen kan, akciğer toplardamarı ile kalbin sol kulakçığına taşınır, sol kulakçıktan sol karıncığa geçer ve aort atardamarı ile vücuda pompalanır. (Küçük kan dolaşımı).
b) Soluk (Nefes) Verme :
Soluk verme sırasında diyafram kası gevşer (kubbeleşir), kaburga kasları gevşer. Böylece göğüs boşluğu daralır, akciğerlerin basıncı artar, akciğerlerin hacmi azalır ve akciğerlerdeki hava boşalır, dışarı atılır.
Alveollerdeki kirli hava (karbondioksit gazı) bronşçuklara, bronşlara, soluk borusuna, gırtlağa ve yutağa iletilerek ağız ve burundan dışarı atılır.
Soluk verme sırasında dışarı atılan kirli hava gırtlaktan geçerken ses tellerini titreştirir ve sesin oluşmasını sağlar.
c) Soluk (Nefes) Alma – Verme Olayları :
Soluk (Nefes) Alma Soluk (Nefes) Alma
1- Diyafram kası kasılır (düzleşir). 1- Diyafram kası gevşer (kubbeleşir).
2- Kaburga (göğüs) kasları kasılır. 2- Kaburga (göğüs) kasları gevşer.
3- Göğüs boşluğu genişler. 3- Göğüs boşluğu daralır.
4- Akciğerlerin hacmi artar. 4- Akciğerlerin hacmi azalır.
(Akciğerler genişler). (Akciğerler sıkışır).
5- Akciğerlerin basıncı azalır. 5- Akciğerlerin basıncı artar.
6- Dışarıdan alınan havadaki oksijen 6- Alveollerdeki karbondioksit gazı
alveollerden kana verilir, kandaki dışarı atılır.
karbondioksit alveollere alınır.
Solunum Sisteminin Sağlığı ve Korunması :
Solunum sisteminin sağlığının korunması için;
1- Havası temiz yerlerde bulunulmalıdır. (Toz ve mikrop girebilir).
2- Alkol, sigara, uyuşturucu kullanılmamalıdır. (Alkol, sigara ve uyuşturucu ile asbest gibi kimyasal maddeler solunum sistemi organlarına zarar verirler). (Solunum güçlüğüne, akciğer kanserine ve kalp krizine yol açar).
3- Soğuk havalarda ağızdan değil burundan nefes alınmalıdır. (Akciğerler için zararlıdır).
4- Burundan nefes alınıp verilmelidir. (Ağızdan alınırsa ısınma, nemlenme, temizlenme olmaz).
5- Havadaki nem oranı yeterli olmalıdır.
6- Terli iken üşütülmemelidir.
7- Tükürük, balgam gibi salgılar yere bırakılmamalıdır.
8- Vereme karşı BCG aşısı yaptırılmalıdır.
Soluk alıp vermeyle ilgili sunuyu görmek için tıklayınız.
Soluk alıp vermeyle ilgili animasyon için tıklayınız.
Konuyla ilgili video izlemek için tıklayınız.
KANIN VÜCUTTA DOLAŞIMI
1. Kan dolaşımı
2. Stetoskop
3. Kan vücutta neden dolaşır.
Dışarıdan alınan besinler ve oksijen vücudumuzun her yerine taşınır.
Vücut besinleri oksijenle beraber tüketir.
Bunun sonucunda atık maddeler ve karbondioksit boşaltım organlarına
taşınır.
Bu taşıma olayına boşaltım denir.
Boşaltım organlar arasındaki madde iletimini sağlar.
Taşıma sıvısı kandır. Kan, kalpten pompalandıktan sonra bütün vücudu dolaşıp
tekrar kalbe geri döner.
Dolaşım elemanları kan, kalp ve damarlardır.
Kan
Sindirilmiş besinleri ve oksijeni vücudun her yerine taşır.
Karbondioksiti ve zararlı maddeleri akciğere ve böbreklere taşır.
İçinde besin ve oksijen olan kana temiz kan denir.
Karbondioksiti fazla olan besini az olan kana da kirli kan denir.
Kanın içinde kan serumu ve üç farklı yapı bulunur.
Kan serumu kanın sıvı kısmıdır, görevi sindirilmiş besinleri vücuda taşır.
Kanın yapısında alyuvarlar, akyuvarlar ve kan pulcuları olmak üzere
şekilleri ve görevleri farklı olan yapılar bulunur. Bu yapılar kırmızı kemik
iliğinde üretilir.
a) Alyuvarlar:
Kırmızı renktedir. Oksijen ve karbondioksit taşır.
b) Akyuvarlar:
Beyaz renkli yapıdadır. Vücudu mikroplara karşı korur.
c) Kan
pulcukları:
Bir yerimiz kesildiğinde kanı pıhtılaştırarak kan kaybını önler.
Kalp
Göğüs kafesi
içinde iki akciğer arasına yerleşmiş bir organdır.
Şekli sivri ucu aşağı doğru olan bir koniye benzer. Yaklaşık olarak
yumruğumuz büyüklüğündedir.
Kırmızı kaslardan yapılmış olup isteğimiz dışında çalışır.
Kalp üstte iki kulakçık altta iki karıncık olmak üzere dört odacıktır.
Kalbe kan getiren damarlar kulakçıklara açılır.
Vücuda kan taşıyan damarlar ise karıncıklardan çıkar.
Kalbin sol tarafında temiz kan, sağ tarafında kirli kan bulunur.
Kalp kanı pompalayarak vücutta dolaşımını sağlar.
Kan
Dolaşımı
Kalbin çalışması kasılıp gevşeme şeklinde olur.
Kulakçıklar ve karıncıkların sıra ile kasılıp gevşerler.
İki karıncık kasılırken iki kulakçık da gevşerler. Bu dakikada 70-80 kere
tekrar eder.
Kulakçıkların kasılması ile sol karıncıktan temiz kan vücuda, sağ
karıncıktan kirli kan temizlemek için akciğere gider.
Aynı anda gevşeyen kulakçıklardan, sol kulakçığa akciğerden gelen temiz kan,
sağ kulakçığa vücuttan gelen kirli kan dolaşır.
Bu temiz ve kirli kan kulakçıkların kasılması ile gevşeyen karıncıklara
dolar.
Yaşadığımız süre zarfında kanın vücutta dolaşımı devam eder.
Damarlar
Vücudumuzda üç çeşit damar bulunur.
Bunlar atardamar, toplardamar ve kılcal damarlardır.
A) Atardamarlar
Karıncıktan çıkan ve kalpten vücuda kan taşıyan damarlardır.
Sol karıncıktan çıkan atardamar temiz kanı vücuda taşır.
Sağ karıncıktan çıkan atardamar kirli kanı temizlemesi için akciğere taşır.
B) Toplardamar
Kulakçıklara açılan ve vücuttan kalbe kan taşıyan damardır.
Sol kulakçığa açılan toplardamar akciğerde temizlenen kanı kalbe taşır.
Sağ kulakçığa açılan toplardamar ise vücutta kirlenen kanı kalbe taşır.
C) Kılcal
damarlar:
Atar ve toplardamarlar arsında yer alan ince damarlardır.
Vücudumuzu bir ağ gibi sarar.
Vücut ile kan arsındaki madde alışverişi kılcal damarlarda gerçekleşir.
Kalbin pompaladığı kanı damarlarda hissetmemize nabız denir.
Sağlıklı bir insanda nabız atışı dakikada 70-80 kadardır.
Koşma, heyecanlanma ve hastalanma durumunda nabız artar. Bir süre sonra
normale döner.
Nabzımızı boyun, el ve ayak bileklerinde kolaylıkla hissederiz.
Doktorların kalp atışlarını ve akciğerin sesini ve çalışmasını dinlediği
alete stetoskop denir.
Dolaşım Elemanlarının Sağlığını Korumak İçin Neler Yapmalıyız
Düzenli ve dengeli beslenmeliyiz.
Hareket ve yürüyüşler yaparak dolaşımın düzenli olmasını sağlanmalıdır.
Alkol ve sigara gibi zararlı alışkanlıklardan uzak durulmasıdır.
Aşırı dar giyecekler dolaşımı engeller. Kalbin rahat çalışması için dar
giysiler giyilmemelidir.
Kan Yolu İle Bulaşan Hastalıklar
AIDS, tetanoz, kuduz, sıtma, sarılık kan yolu ile bulaşan hastalıklardır.
Bu nedenle enjektörler bir defadan fazla kullanılmamalı
Hastaya verilecek kanın mikrop taşıyıp taşımadığı iyi bilinmelidir.
Kanın vücutta dolaşımıyla ilgili vide izlemek için tıklayınız.
Kanın vücutta dolaşımıyla ilgili vide izlemek için tıklayınız.
KAYNAKÇA:
KAYNAKÇA:
<http://www.fenokulu.net/portal/Sayfa.php?Git=KonuKategorileri&Sayfa=KonuDeneyListesi&baslikid=77&DeneyNo=567 > (08.04.2012)
<http://www.fenokulu.net/portal/Sayfa.php?Git=KonuKategorileri&Sayfa=KonuBaslikListesi&baslikid=77&KonuID=446> (08.04.2012)
<http://www.fenokulu.net/portal/Sayfa.php?Git=KonuKategorileri&Sayfa=KonuDigerListesi&baslikid=77&DigID=471> (08.04.2012)
<http://www.fenokulu.net/portal/Sayfa.php?Git=KonuKategorileri&Sayfa=KonuDigerListesi&baslikid=82&DigID=482 > (08.04.2012)
<http://www.fenokulu.net/portal/Sayfa.php?Git=KonuKategorileri&Sayfa=KonuKavramHaritasiListesi&baslikid=82&KavID=93 > (08.04.2012)
<http://www.fenokulu.net/portal/Sayfa.php?Git=KonuKategorileri&Sayfa=KonuDigerListesi&baslikid=82&DigID=481 > (08.04.2012)
<http://www.fenokulu.net/portal/Sayfa.php?Git=KonuKategorileri&Sayfa=KonuBaslikListesi&baslikid=80&KonuID=418
>(08.04.2012)
<dogalhayatbelgesel.com/videoizle.asp?id=449> (08.04.2012)
<http://www.fenodevi.com/fen-ve-teknoloji-odevi-konulari/250-4-sinif-egzersiz-yapalim.html
> (08.04.2012)
<http://www.vitaminegitim.com/arama/?q=Egzersiz+Yapal%C4%B1m&c=all&n=&s=>
(08.04.2012)
<http://www.fenrehberi.com/forum/index.php?topic=3346.0 > (07.04.2012)
<http://www.fenrehberi.com/forum/index.php?topic=3346.0 > (07.04.2012)
<http://www.fenokulu.net/portal/Sayfa.php?Git=KonuKategorileri&Sayfa=KonuBaslikListesi&baslikid=62&KonuID=433
>(07.04.2012)
13 Mart 2012 Salı
Canlılarda Solunum Sistemi
CANLILARDA SOLUNUM SİSTEMİ VE ÖZELLİKLERİ
|
Solunum, genel anlamda canlı organizmada gaz değişimini ifade etmek için kullanılır. 1. Dış SolunumSolunum organlarıyla dış ortamdan hava alınması ve verilmesi, yani soluk alıp vermeye denir. 2. İç SolunumSolunum organlarına dolan havadaki oksijenin yakalanıp hücrelere kadar taşınması, hücrelerde oluşan karbondioksitin aynı yolla solunum organlarına getirilmesidir. 3. Hücresel Solunum Hücrelere kadar gelen besinlerin orada oksijenle veya oksijensiz olarak yakılması ve ATP üretilmesi olayıdır. A. CANLILARDA GAZ ALIŞ VERİŞİ Tek hücrelilerde solunum gazlarının hücreye giriş çıkışı, hücre yüzeyinden geçiş (difüzyon) ile sağlanır. Çok hücreli organizmalardan süngerler ve sölenterelerde de, özelleşmiş bir solunum sistemi yoktur. Bunlarda tek hücrelilerde olduğu gibi sudaki erimiş oksijeni vücut yüzeyleri ile alır, CO2 yi de aynı yolla suya terkederler. B. SOLUNUM ORGANLARI 1. Deri Solunumu Vücut dış yüzeyini örten deri gaz değişimini sağlar. Alınan oksijen iç dokulara difüzyonla ya da kanla taşınır. Bu solunumu yapan, yassı ve yuvarlak solucanlarda dolaşım sistemi ve kan yoktur. Toprak solucanlarının tek katlı epitel dokudan ibaret derilerinde bulunan Goblet hücreleri çıkardıkları mukoz salgıyla vücut yüzeyinin devamlı nemli kalmasını sağlarlar. Kurbağa ve semenderlerin erginlerinde esas solunum organı akciğerlerdir. Nemli olan deri gerekli oksijenin %25 inin alınmasını sağlar. Memelilerde de kısmi deri solunumu vardır. Ancak alınan oksijenin oranı çok azdır. (% 1 kadar) 2. Trake Solunumu Eklembacaklılardan Böcekler, Çok ayaklılar, Bazı Kabuklular ve Araknitlerde trake solunumu görülür. Trakeler dokulardaki hücrelere kadar sokulmuş borular sistemidir. Trakeler O2 yi doğrudan hücrelere taşır. Bu hayvanların kanı O2 ve CO2 taşımada görev yapmaz. Bu nedenle kanlarında oksijen taşıyan solunum pigmentleri bulunmaz. Kanları renksizdir. Trakelere gaz giriş çıkışı vücut ve kanat hareketleri yardımıyla sağlanır. 3. Solungaç Solunumu Suda yaşayan hayvanlarda görülür. Kurbağa larvaları, deniz solucanları, bazı yumuşakçalar, kabuklular ve balıklarda bulunur. Solungaçlar suda çözünmüş oksijeni alacak şekilde özelleşmiş, yaprak veya tüy biçimindeki yapılardır. Şekil : Solungaç 4. Akciğer Solunumu Kurbağa ve Semenderlerin erginlerinde, Sürüngen, Kuş ve Memelilerin tümünde görülür. Akciğer hacimleri ve yüzeyleri organizma gruplarının enerji ihtiyacına göre değişkenlik gösterir. Kuşların solunum sisteminde akciğerler ve hava keseleri bulunur. Hava keseleri bazı kemiklerin içlerine kadar uzanır. Kuş akciğerlerinde alveol yoktur. Hava keseleri hava depolar ve körük gibi fonksiyon yapar. Kuşların kemik boşlukları hava taşır. Bu yapı sayesinde kuşlar yükseklerde çok rahat uçabilirler. Solunum Sistemiyle İlgili Yapılanların Özellikleri Solunun organlarının duvarları gaz giriş çıkışını kolaylaştıracak biçimde ince bir yapıya sahiptir Solunun organlarındaki tabakalar yüzey genişlemesine dolayısıyla difüzyon imkanının artmasına yardımcı olur Örneğin akçiğerşerdeki alveollerin toplam yüzeyi yaklaşık 100m2 dir. Solunum gazllarının giriş-çıkışı olduğu yerlerdeki yüzeyler nemlidir 5. Birden Fazla Solunum Organı Taşıyan Hayvanlar a. Akciğerli balıklarda (Dipneusti) iki solunum organı faaliyet gösterir. Bu balıklar nehirlerde yaşar, bu sürede solungaçlarını kullanırlar. Su yüzeyine çıkarak hava keselerini dolduran balık, suların çekilmesiyle çamur altına girer. Uzun bir süre hava kesesindeki hava ile hayatını sürdürür. b. Kurbağalar ve semenderler larva devresinde tamamen suda yaşadıkları için solungaç solunumu yaparlar. Ergin hale gelen kurbağalarda solungaç kaybolur, yerini akciğer alır. Ergin kurbağa hem deri ile, hem de akciğerleriyle solunum yapar. Kurbağalar derilerini nemli tutmak için genelde nemli ortamlarda yaşarlar. Kurak bir ortamda uzun süre kurbağa yaşayamaz. C. İNSANDA SOLUNUM SİSTEMİİnsanda solunum sistemi akciğerler ve bu akciğerlere hava taşıyan borulardan oluşur. Burun, ağız, yutak, gırtlak, soluk borusu ve bronşlar solunum esnasında faaliyet gösteren yapılardır. 1. Solunum Sisteminin Bölümleri a. Burun : Burunun iç yapısı, havayı temizleme, nemlendirme ve ısıtmaya uygun olduğu için, hava girişinde bu organın önemi daha büyüktür. b. Soluk Borusu (Trake) : Ağız boşluğunun son kısmında yer alan yutağa soluk borusu bağlanır. 10–12 cm uzunluğunda ve 2 cm çapında olan bu borunun başlangıç bölümüne gırtlak denir. Gırtlağın içindeki ses telleri epitel uzantılardan meydana gelmiş olup, gerginlikleri kaslarla ayarlandığından çeşitli tonlarda ses çıkartılmasını sağlar. Soluk borusunun, düz olan arka yüzü yemek borusu ile komşudur ve iç yüzü hareketli siller taşıyan epitel hücreleri ile döşenmiştir. Bu hücrelerin meydana getirdiği epitel tabakası altında salgı bezleri bulunduğu gibi, hücrelerin arasında da salgı yapan goblet hücreleri bulunur. Bu hücreler mukus denilen bir madde çıkarırlar. Mukus hareketli siller üzerinde ince bir tabaka oluşturur. İnce mukus tabakası, hem epitel yüzeyin nemli kalmasını sağlar, hem de solunumla giren havadaki toz ve diğer yabancı maddeleri tutar. Soluk borusunun yapısında epitel tabakasından sonra kıkırdak doku tabakası bulunur. Kıkırdak doku, soluk borusunun duvarlarının birbirine yapışmasını önleyecek şekilde bir gerginlik sağlar. Yemek borusuna bakan yüzeyde kıkırdak yoktur. Soluk borusu arkada dördüncü sırt omuru hizasında iki kola ayrılır. Bu kollara bronş adı verilir. Şekil : İnsanda Solunum Sistemi Bronşların herbiri akciğere girdikten sonra binlerce ince borucuğa ayrılır. Bunlara bronşçuk adı verilir. Bronşçukların uçlarında hava keseleri bulunur (alveol). Alveoller çok ince, tek sıra epitel hücrelerden oluşmuş olup dışı kılcal damarlar ile donatılmıştır. c. Akciğerlerin Yapısı ve Görevleri : Akciğerler, sağ ve sol olmak üzere iki kısımdan meydana gelir. Sağ akciğer üç bölmeli, sol akciğer iki bölmelidir. Sol akciğerin küçük olmasının nedeni, kalbin buraya yakın oluşudur. Her iki akciğer pleura denilen iki yapraklı ince bir zar ile örtülüdür. Bu iki zarın iç ve dış yaprakları arasındaki boşluklarda az miktarda lenf sıvısı ve hava bulunur. 2. Soluk Alıp Verme Mekanizması Soluk alıp verme mekanizması, göğüs boşluğu ve akciğerlerin genişleyip daralmasına dayanır. Aynı zamanda bu mekanizmada diyafram kası ve kaburgalar arası kaslar etkin rol oynarlar. Şekil : Soluk Alıp Verme Mekanizması Soluk alırken, diyafram kası kasılır ve kaburgalar arası açılarak hacim artar, göğüs iç basıncı düşer ve içeriye hava girer. Bu esnada göğüs boşluğu genişlemiştir. Soluk verirken; diyafram kası gevşer, kaburgalar birbirine yaklaşarak hacim azalır, göğüs iç basıncı artar ve dışarıya hava verilir. Bu esnada göğüs boşluğu daralmıştır. Solunum hızı kandaki CO2 miktarına göre düzenlenir. CO2 artışı soluk alıp vermeyi hızlandırır.Çünkü CO2 kanın pH sını düşürür ve ortam asit hale gelir Bu da beyni uyarır. Soluk alış verişinin hızı ve şiddeti omurilik soğanındaki sinirler tarafından denetlenir. 3. Solunum Gazlarının Taşınması Kanın en önemli özelliklerinden biri; CO2 ve O2 taşıma kapasitesinin çok yüksek olmasıdır. a. Oksijenin Taşınması : Hayvanların kanında O2 taşıyıcı solunum pigmentleri bulunur. Pigmentleri şu şekilde sıralayabiliriz: Hemoglobin, Hemosiyanin, Klorokruorin, Hemoeritrin Oksijen kanda oksihemoglobin halinde taşınır. Çok az bir kısmı kan plazmasında çözünmüş olarak taşınır. (% 2 kadar). Akciğerlerde kana geçen O2, alyuvarlardaki hemoglobinle birleşip oksihemoglobini oluşturur. Hb + O2 Doku kılcallarında hemoglobinden ayrılıp doku sıvısına, oradan da difüzyonla hücrelere geçer. Tablo : Hayvanlarda Solunum Pigmentleri ve Bulunduğu Yer b. Karbondioksitin Taşınması: Hücrelerde oluşan CO2, doku sıvısına geçip difüzyonla kılcal damarlara geçer. Normal olarak CO2, kanda çok az erir ve az bir kısmı kan plazması ile taşınır. Büyük bir kısmı ise alyuvarlara girer. Alyuvarlarda karbonik anhidraz enziminin katalizlemesi sonucu CO2, su ile birleşerek karbonik asiti oluşturur. Karbonik asit (H2CO3), iyonlaşarak H+ ve HCO3– (bikarbonat) iyonu meydana getirir. H+ iyonu alyuvarlarda hemoglobinle, birleşerek HCO3 iyonları ise plazmada taşınarak akciğer kılcallarına getirilir. Karbonik anhidraz enzimi Akciğer kılcallarında HCO3 iyonları tekrar alyuvarlara girerek H+ iyonları ile birleşir ve H2CO3 (karbonik asit) oluşturur. Yine karbonik anhidraz enziminin etkisiyle, karbonik asit, H2O ve CO2 e ayrışır. Böylece serbest kalan CO2 difüzyonla önce plazmaya, oradan da akciğer alveollerine geçer ve soluk verme ile dışarı atılır. Şekil : Kanda O2ve CO2 nin Taşınması CO2 nin çok az bir kısmının hemoglobin ile de taşınabildiği belirtilmektedir. İnsanın soluduğu havada fazla oranda karbon monoksit (CO) bulunursa zehirlenme meydana gelir. Çünkü, CO hemoglobin ile sıkı bağ yapar ve kolayca kopmaz. Bunun sonucunda oksijen hemoglobinle bağlanamaz ve dokular O2 siz kalır. |
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)